“Sinemaya gidip kayıp ve yası tekrardan yaşamak istememizin, kendi hayatımızdaki kayıp ve yasları anlama çabamızla bir ilgisi olmalı.” Bencil Dev’i sinemasever bir arkadaşımıza anlatmaya çalışsak şöyle derdik: Andrea Arnold’un alt sınıf İngiltere’sini düşün; faturalarını ödeyemeyen sorumsuz ebeveynler ve kaldırabileceklerinden daha fazla yük sırtlanmış çocuklar var. İngiltere malum, hava hep kapalı, ortam kasvetli. Dikenli tellerle örülmüş bir yerlerde bazı “büyük”ler bazı işler çeviriyorlar. Çocuklar için okula gitmenin bir anlamı yok; onlar bir an önce büyükler gibi para kazanmak, bahis oynamak, gecenin karanlığında birkaç kuruş fazlası için gizli işler çevirmek istiyorlar. Bu büyüme öyküsünü biraz içine doğru çek ve Dardenne’lerdeki masumiyet, vicdan ve adalet meselesini onun üstüne ekle. Düşler Diyarı’nın (2012) masalsı dünyasının en damıtılmış halini hayal et ve filme belli belirsiz yayıldığını düşün..